15 Kasım 2015 Pazar

Tulumba tatlısı


Tulumba İtalyanca tromba kelimesinden geliyor. Tromba bizim trompet dediğimiz müzik aleti.
Günlük konuşmada tulumba örneğin suyun bir yerden boşaltılmasını, pompa ise suyun bir yere doldurulmasını sağlayan aletler için kullanılıyor.
Köy meydanında, tarlada veya bahçede hep bir su tulumbası bulunuyor. Tulumbadan su çekmek için içine biraz su dökmek ve hızlı şekilde tulumba kolunu aşağı yukarı hareket ettirmek gerekiyor.
Tulumba tatlısına gelince adından da anlaşılacağı üzere özel bir tulumba aletiyle yapıldığı için bu adla anılıyor.
Tatlı için hazırlanan özel hamur silindir şeklindeki metal tulumbanın içine konuluyor ve hamur tulumbanın merdanesi ile sıkıştırılarak silindirin altındaki yıldız şeklindeki delikten dışarıya çıkması sağlanıyor. Hamur buradan çıkarken yivli küçük silindir halini alıyor. Çıkan hamur baş parmak boyunda kesilerek kızgın yağa atılıyor. Daha sonra da şerbete yatırılıyor.
Günümüzde pistonlu ve dönen bıçaklı elektrikli tulumba tatlısı yapma makineleri satılıyor. 
Tulumba tatlısı sıcak hamur tatlılarımızdan. Tulumba tatlısını piştikten kısa süre sonra yerseniz tadı en iyi o zaman anlaşılıyor. 
Osmanlı zamanında üzerine pudra şekeri veya tarçın serpilerek yeniliyormuş. 
Balkan tatlılarından biri olarak bilinen tulumba tatlısına ait en eski tarif 1900'de Mahmud Nedim tarafından yazılmış. Mahmut Nedim aksine tulumba tatlısının Erzurum'da yapıldığını söylüyor. Bugün Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Erzurum'da da tulumba tatlısı yapılıp yeniliyor. Ancak Erzurum'un geleneksel sıcak hamur tatlıları denildiğinde akla tulumba tatlısı yerine demir tatlısı ve kadayıf dolması geliyor. 
Tulumba konusuna değinip te Osmanlı'da yangınları söndüren Yeniçeri ocağına bağlı tulumbacılara değinmeden geçmeyelim. Tulumbacılar yangın tulumbası denilen alet ile su sıkarak yangını söndürüyor. Tulumbacılar ateşten hızlı ve çok cesur olarak biliniyor. Yangın söndürmeye giderken "yaman geliriz... yaman gideriz..." şeklinde nara atılıyor. 
İlginç olan yangın tulumbasını ailesiyle beraber İstanbul'a gelen, İslamı kabul ederek Davud Gerçek ismini alan ve gördüğü yangınlara üzülen bir Fransız Mühendis 1717 yılında icat ediyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder